“Ömrüm yasaklarla paslandık
Gördüm, beteri yok uslanmaktan.”
Son yedi yıldır yasaklandık, hedef gösterildik, vurulduk onlarca yerimizden; canımız acıdı, üzüldük, kızdık, koştuk, dinlendik… Her şeye rağmen birbirimizin elinden tuttuk ve direndik! Buradayız ve korkmuyoruz, birbirimiz için umut olmaya devam ediyoruz, şanlatıyor ve Onur Ayımızı kutluyoruz lubunya!

Dünya’da 69’da Marsha Johnson’un Stonewall’da attığı taşla başlayan, 87’de Gezi Parkı’nda işkence ve sürgüne karşı açlık grevi yapan trans kadınların iradesiyle evimizde çiçek açan direnişimiz ve kendimizle, hissetmemiz istenen tüm utanca karşı, onur duyuyoruz!
Tüm dünyada ve Türkiye’de son yıllarda toplumsal cinsiyet karşıtı hareket ve birlikte yükselen sağ faşizmin en büyük hedef grubu LGBTİ+’lar oldu. Polonya, Macaristan, Rusya gibi ülkelerde LGBTİ+’lara yönelik baskılar ve LGBTİ+’ların hak kayıpları artarken Türkiye’de de oldukça nefret politikaları kurumsallaşmaya giderek daha fazla yaklaştı, ayrımcılık ve kutuplaşma derinleştirildi. Valilik yasaklamaları, fetvalar, yandaş basın ve talimatla harekete geçen sivil gruplar aracılığıyla LGBTİ+’ların kriminalize edilmesi ve toplum dışına itilmesi hız kazandı ve nihayetinde yeni anayasa tartışmalarıyla tamamen “kutsallık” algısı inşa edilerek muhafazakarlaştırılan aile kavramı, LGBTİ+ların karşısına konumlandırılarak nefret örgütleyen bir zemin oluşturuldu.
Bu nefret, LGBTİ+’ları giderek daha fazla şiddete maruz bıraktı, yaşam alanlarından uzaklaştırdı ve öldürdü. İktidarın ekonomi politika ve uygulamalarıyla her gün biraz daha yoksullaştığımız bu zamanlarda; barınma, istihdam ve hatta gıda krizi, bizi toplumun pek çok kesiminden daha fazla etkiledi ve yoksunlaştırdı. Bu nefret politikaları ve ekonomik krizle birlikte yaşamak git gide daha fazla “mücadele” haline gelmeye başladı; toplumsal yaşamın hemen her alanında, LGBTİ+’lara yönelik damgalanma ve ayrımcılık misliyle arttı ve meşrulaştı. Nefret suçları ve söylemlerine karşı caydırıcı ceza olmaması bir yana bizatihi iktidar sahipleri, yandaş medya ve trol çeteleri ile körüklenen bu saldırılar, LGBTİ+’ları en temel hakları ve eşit yurttaşlık hakkı temelinde kamu hizmetlere erişiminden mahrum bıraktı.
Tüm bu saldırı ve gerilemeye rağmen, LGBTİ+’lar dünyanın farklı yerlerinde mücadeleleriyle kazanım elde etmeye devam etti. LGBTİ+ çocukların nefret söylemi ve istismara karşı korumaya alınmasını, İsviçre ve Almanya’da beyana dayalı cinsiyet belirlenimi hakkının kazanılmasını, Yunanistan’da evlilik eşitliği hakkının tanınmasını umut ve heyecanla takip ediyor ve bu kazanımların hepimiz için olduğunu biliyoruz. Biz de, Türkiye’de yaşayan LGBTİ+ları ve LGBTİ+ örgütlerini, LGBTİ+larla dayanışan tüm sivil toplumu ve bir araya geldiğimiz sivil dayanışma ağlarını büyütmek için üretmeye ve her şeye rağmen bir arada, hepimiz için eşit bir yaşamı kurmak için çabalıyoruz.
Dolaplara geri dönmeyi reddediyoruz! Bu sene de direnmeye, özgürleşmeye, inatla gullüme devam ediyoruz!
Buradayız, alışın, barışın, gitmiyoruz!


Yorum bırakın